Tek Boyutlu Mutluluk…
Uzun bir aradan sonra, ilk
blog yazım. Bu yazının bitip, bloğa konulacağını bile bilmiyorum daha. Şimdi,
Berlin’e doğru giden bir trenin içindeyim. Varış noktam İzmir.
Şu an verdiğim bir kararla,
bu mini bir yazı dizisi olsun… Bugün, 21 Ekim 2017, Cumartesi ve yazmaya
başladım. Şu an ne hakkında yazacağımı tam olarak bilmiyorum, ama birlikte keşfedeceğiz…
Derler ya, gecenin en
karanlık anı şafak sökmeden hemen önce yaşanır. Bir anda dünyanın nasıl
aydınlandığına şaşırır insan. Sanırım, bu anlardan çok yaşıyoruz. Bazen büyük
beklentilerle bir işe başlıyoruz. Mesela, geçen sene bu zamanlarda, aylardır
arayıp, sonunda bulduğum bir iş olmuştu. Sonunda Frankfurt’a taşınıp mutlu
olacağımı düşünüyordum, orada büyük bir mimarlık firmasının tasarım bölümünde
çalışacağımı düşünüyordum. Ama iki hafta sonra kendimi, yine böyle bir trenin
içinde geri dönerken buldum. Bu kararı kolay almamıştım, ama kararımdan
emindim.
Şimdi ise, belki uzun zaman
değil ama aylardan beri yatırım yaptığım, olması için çaba gösterdiğim, bir
ilişkinin bitme noktasına gelmesi üzerine, yine böyle bir trenin içinde, benzer
duygularla gidiyorum. Duyguları kontrol etmek gerçekten çok zor, insan mutlu
olmak için çaba harcıyor. Belli mutlu anlara dönmek için, çaresizce şeyler
yapabiliyor. Sonunda herkes mutlu olmak istiyor, evet… Çok bilinen, çok
söylenen ama yapılması da bir o kadar zor olan bir durum ile karşı karşıyayım.
Mutluluk, gerçekten kendini ve anı sevmekle mi başlıyor acaba? Peki, bu hep
söylenen, insan kendini sevmeli, kendi ile mutlu olmalı gerçekte ne demek? Çok
ucu açık, soyut değil mi? Bu yüzden bu soruyu biraz kendime döndürmeliyim,
sorum şu; ben nasıl mutlu oluyorum?
Yani, ben sürekli, bir iş
başarmayı, bir amacımı gerçekleştirmeyi bekledim mutlu olmak için. Hep
hayallerim vardı, kimin yok ki! Kimisi gerçekleşti, kimisi gerçekleşmedi…
Böylece, mutluluğun, umut ettiğim, hayal ettiğim, bazen uğruna çalıştığım şeyin
gerçekleşmesi ile bana gelmesini bekledim. Ve odaklandım, mutluluğu, o an
hayattan ne bekliyorsam, ona odakladım. En kötü senaryo ile, beklediğim şey
gerçekleşmedi ve ben, mutlu olmak yerine, bir hayal kırıklığının içine düştüm. Ortalama
bir senaryo ile, hayal ettiğim veya uğruna çalıştığım şey gerçekleşti, bu beni
bir süre mutlu etti, ama beklentilerimi karşılamadı, burada hayal kırıklığı ve
aradığını bulamanın verdiği huzursuzluk ve tatminsizlik duygusu ile
hırçınlaştım. En iyi senaryo ile, evet beklediğim şey gerçekleşti, ve
gerçekleşme anı, gerçekleşme anından sonraki bir süre mutlu oldum, etrafımdaki
şeylerin tadını çıkarmaya baktım, ama insanın hayattaki amaçları tükeniyor mu?
Yeni bir amaç, beklenti, yani mutlu olacak yeni bir şey arayışına girdim. Bu
noktadan bakıldığında, benim mutluluk anlayışım tek boyutlu. Yani tek bir amaca
bağlanmış mutluluk… Böylece, ya hayal kırıklığı yaşıyorum, ya tatminsizlik
duyuyorum, ya da kısa bir süre için mutlu olup, ve yeniden bir arayış ve
bekleyiş başlıyor.
Tek boyutlu mutluluk diyagramı, evet sonuçta hala mimarım.. |
Ayrıca, çoğu zaman bu
bekleyişin içinde gelebilecek başka mutluluk olanaklarına kör oluyorum. Çünkü,
ancak ve ancak odaklandığım amacın gerçekleşmesi beni mutlu edeceğine
inanıyorum. Peki, bu durum ilişki içindeyken nasıl kendini gösteriyor? Bu
durumda da karşımdaki insandan, kafamdaki bazı kalıplara uymasını, ve benim
bazı beklentilerimi karşılaması durumunda mutluluğun gerçekleşeceğine
inanıyorum. Şimdi böyle söyleyince kulağa doğru gibi geliyor. Evet, her insan
ilişkisinde bir takım beklentilerinin karşılanmasını ister, bundan doğal ne
var! Fakat, benim durumumda bu daha çok, belli durumların tekrarlanması ve
onaylanması üzerinden geçiyor. Mesela, her sabah araması gerekiyor, eğer
aramazsa bu büyük bir mutsuzluk sebebi. Çünkü mutluluk, ilişkide olma durumundan,
sevmek ve sevilmekten değil; partnerimin bir takım durumları, adeta görevleri,
yerine getirmesi ile geliyor. Böyle bir ilişkide, benim sürekli bir mutluluğu
yakalama olasılığım nedir? Çok düşük değil mi? Ayrıca, mutluluk anlayışım tek
boyutlu olduğu için, bütün hayatımdaki tatmin tek bir noktaya, o an ilişkide
olduğum kişinin belli davranışları sergilemesine bağlı kalıyor. Yüzlerce kez bu
davranışlar sergilense de, her zaman sergilenme ihtimali nedir? Ve benim mutlu
olma olasılığım nedir?
Peki, çok boyutlu bir
mutluluk var mı, varsa nedir? Herhalde, tek boyutlu mutluluk anlayışını tersi
olmalı… İlk önce akla gelen birden fazla amacının olması gibi geliyor. Ama
sanırım öyle değil, çünkü görüldüğü gibi, tek boyutlu, yani (yakın veya uzak) gelecekteki
bir amacın gerçekleşmesi ile beklenen mutluluk, sonunda, kısa soluklu
mutluluklar dışında, hayal kırıklıkları ve tatminsizliklerle dolu. Bu durum,
insanın kendini sürekli eleştirmesine, neden mutsuzum, nerede yanlış yaptım
duygusu ile kendini yıpratması neden oluyor. Elbette ki, insanın hayattan
beklentileri, hayalleri, istekleri, amaçları olacak. Ama her zaman, insanın
bunlara ulaşması çok kısa sürede olmuyor ve bazen ne kadar uğraşsa da
ulaşamıyor olabilir. Bu yüzden, insanın mutluluk anlayışının, doğrusal bir
şekilde bu beklentilerinin karşılanmasına bağlı olması yerine, daha karmaşık
bir yapıya dayanması gerekiyor. Aslında bir bakıma insanın, basit yapılı
mutluluk kavramı yerine daha karmaşık bir mutluluk kavramı geliştirmesi, onun
daha mutlu bir insan yapıyor. Bununla
neyi kastediyorum; çok katmalı, irili ufaklı, çok odaklı bir mutluluk
kavramından bahsediyorum. Peki bunu daha çok açıklayabilir misin derseniz… Ben
de tam olarak, bilmiyorum. Bilseydim zaten, bu durumda olmazdım. Bu yüzden, önümüzdeki
bir hafta, çok boyutlu mutluluğun ne olduğunu aramaya ve anlamaya çalışacağım..